Tıpta blefarit olarak adlandırılan göz kapağı iltihabı, göz kapaklarında gelişen ve farklı etkenlere bağlı olarak ortaya çıkan yaygın bir göz rahatsızlığıdır. Kirpik dipleri, göz çevresi ve göz kapaklarında kızarıklık, hassasiyet ve rahatsızlık hissiyle kendini gösteren bu durum, çoğu zaman dışarıdan fark edilebilecek değişimlere yol açar. Güncel klinik veriler, göz hastalıkları nedeniyle doktora başvuran bireylerin yaklaşık %40–45’inde çeşitli derecelerde blefarit bulgularına rastlandığını ortaya koymaktadır. Tedavi edilmediği takdirde hastalığın ilerlemesi, göz yüzeyinde ve göz kapaklarında kalıcı sorunlara neden olabileceğinden, tanı konulan hastalarda mutlaka tıbbi müdahale planlanmalıdır.
Blefarit bazı hastalarda tamamen iyileştikten sonra tekrar edebilir ve zamanla kronik bir seyir kazanabilir. Göz kapağı iltihabına ait belirtiler yaşayan kişiler, düzenli göz temizliği ve hijyenine dikkat etmelerine rağmen birkaç gün içinde belirgin bir düzelme fark etmiyorlarsa mutlaka bir göz hastalıkları uzmanına başvurmalıdır. Erken dönemde uygulanan doğru tedavi ile iyileşme oranı oldukça yüksektir ve kalıcı hasar riski büyük ölçüde azalır. Çoğu vakada tek gözde başlayan iltihap, gözlerin kaşınması veya ellerin yeterince temiz olmaması durumunda diğer göze de geçebilir.
Blefarit, tek bir nedene bağlı olarak ortaya çıkan bir rahatsızlık değildir; genellikle birden fazla faktörün bir araya gelmesiyle gelişir. Her vakada aynı sebep saptanamayabilir ve bu durum hastadan hastaya farklılık gösterebilir. Bazı blefarit türleri bulaşıcı özellik gösterebilirken, bazıları yalnızca kişinin kendi göz ve cilt yapısıyla ilişkilidir. Göz kapağı iltihabının ortaya çıkmasında alerjik ve çevresel etkenler önemli rol oynar. Özellikle göz damlaları, kontakt lens bakım ürünleri ve göz çevresine uygulanan kozmetik ürünler, hassas yapıya sahip kişilerde iltihabi reaksiyonları tetikleyebilir. Bunun yanı sıra bakteri veya mikroorganizma kaynaklı enfeksiyonlar, blefaritin sık görülen nedenleri arasında yer alır.
Göz kapaklarında bulunan yağ bezlerinin normal çalışmaması, tıkanması ya da yapısal bozukluklar göstermesi de blefarit gelişimini kolaylaştırabilir. Bu durum çoğu zaman göz kuruluğu ile birlikte seyreder ve şikâyetlerin artmasına neden olur. Ayrıca saçlı deri ve kaş bölgesinde pullanma ile kendini gösteren seboreik dermatit, göz kapaklarını da etkileyerek iltihap oluşumuna zemin hazırlayabilir. Bazı hastalarda kirpik diplerinde yaşayan akarlar veya parazitler, göz kapağı iltihabının temel kaynağı olabilir. Bunun yanında yüzde kızarıklık, hassasiyet ve damar genişlemeleriyle karakterize edilen rozasea gibi cilt hastalıkları da blefarit riskini artıran faktörler arasında bulunur.
Göz kapaklarının iç yüzeyinde ve kirpik diplerinde, göz sağlığı için önemli görevler üstlenen çeşitli bezler yer alır. Bunlardan Meibomian bezleri, göz kırpma sırasında göz yüzeyine yayılan yağlı bir salgı üretir. Bu salgı, gözyaşının daha uzun süre göz yüzeyinde kalmasını sağlayarak buharlaşmayı azaltır. Aynı bölgede gözyaşı üretiminden sorumlu bezler de bulunur ve bu yapıların sağlıklı çalışması göz konforu açısından büyük önem taşır.
Blefarit, genellikle kirpik diplerinde biriken pullu oluşumlar, göz kapağında kızarıklık ve iltihabi reaksiyonlarla kendini gösterir. Bu durum çoğu zaman bağışıklık sisteminin verdiği yanıtla ilişkilidir ve bazı vakalarda göz kapağındaki küçük damarların belirginleşmesi (telanjiektazi) gözle fark edilebilir hale gelir. Meibomian bezlerinin yeterli veya dengeli çalışmaması, blefaritin hem göz kapağının ön kısmında hem de iç yüzeyinde gelişmesine neden olabilir. Hastalık ani başlayan (akut) ya da uzun süreli ve tekrarlayan (kronik) bir seyir izleyebilir.
Blefarit genel olarak ön blefarit ve arka blefarit olmak üzere iki ana grupta değerlendirilir.
Ön blefarit, göz kapağının dış kısmında ve kirpik çizgisi boyunca ortaya çıkar. Bu tip blefaritte iltihaplanma çoğunlukla bakteri kaynaklıdır veya bazı cilt hastalıklarıyla ilişkilidir. Kirpik diplerinde pullanma, kızarıklık ve tahriş ön plandadır. Ön blefaritin gelişmesinde etkili olabilecek faktörler şunlardır:
Seboreik dermatit (kepeklenme): Saçlı deri ve kaşlardaki kepeklenme göz kapaklarını da etkileyebilir.
Rozasea: Yüz bölgesinde kızarıklık ve hassasiyetle seyreden bu cilt hastalığı göz kapaklarında iltihaba yol açabilir.
Kuru göz problemi: Göz yüzeyinin yeterince nemlenmemesi, mikroorganizmaların çoğalmasını kolaylaştırabilir.
Alerjik etkenler: Göz damlaları, lens solüsyonları veya makyaj ürünleri kirpik diplerinde tahrişe neden olabilir.
Sedef hastalığı: Ciltteki iltihabi süreçler göz kapaklarını da etkileyebilir.
Kirpik parazitleri (Demodex): Kirpik köklerinde yaşayan akarlar, özellikle kronik blefarit vakalarında sık görülür ve iltihabı tetikleyebilir.
Arka blefarit, göz kapağının göz küresiyle temas eden iç yüzeyinde gelişir. Bu tür genellikle Meibomian bezlerinin görevini tam olarak yerine getirememesiyle ilişkilidir. Yağ salgısının azalması veya yapısının bozulması, göz yüzeyinde kuruluk ve iltihaplanmaya yol açabilir. Arka blefaritin yaygın nedenleri arasında şunlar bulunur:
Meibomian bez disfonksiyonu
Akne rozasea
Seboreik dermatit
Alerjik reaksiyonlar
Blefarit tedavisinde izlenecek yol, hastalığın şiddetine ve altta yatan nedenlere göre değişiklik gösterir. Hafif seyreden göz kapağı iltihaplarında çoğu zaman düzenli göz kapağı bakımı ve evde uygulanabilen destekleyici yöntemler yeterli olur. Günlük olarak yapılan nazik temizlik işlemleri ve ılık kompres uygulamaları, göz kapaklarında biriken yağ ve kalıntıların uzaklaştırılmasına yardımcı olurken, belirtilerin azalmasını sağlar.
Ancak bazı vakalarda evde uygulanan yöntemler tek başına yeterli olmayabilir. Bu tür durumlarda hekim kontrolünde medikal tedaviye geçilir. Göz kapağı kenarına sürülen antibakteriyel içerikli krem veya pomatlar, enfeksiyonun kontrol altına alınmasında etkili seçenekler arasındadır. Ayrıca göz yüzeyini korumak ve mikroorganizmaların yayılımını engellemek amacıyla, antibiyotik, antifungal ya da antiviral özellik taşıyan göz damlaları tedaviye eklenebilir. Alerjik reaksiyonların ya da dirençli iltihapların eşlik ettiği olgularda ise kısa süreli kortikosteroid içeren damlalar ve iltihap giderici ilaçlar doktor tarafından önerilebilir.
Bazı özel blefarit türlerinde, bağışıklık yanıtını düzenleyen topikal siklosporin içeren ilaçlar da tedavi planına dahil edilebilir. Bu ilaçlar, hem iltihabi sürecin kontrol altına alınmasına hem de kaşıntı, yanma ve kızarıklık gibi şikâyetlerin hafifletilmesine katkı sağlar. Eğer göz kapağı iltihabı; seboreik dermatit, rozasea ya da benzeri sistemik cilt hastalıklarıyla ilişkiliyse, öncelikle bu rahatsızlıkların tedavi edilmesi gerekir. Bu yaklaşıma paralel olarak uygulanan blefarit tedavileri daha başarılı sonuçlar verir.
Göz kuruluğu bulunan hastalarda suni gözyaşı damlalarının düzenli kullanımı, göz yüzeyinin korunmasına yardımcı olur ve tedavi sürecini destekler. Doğru ve zamanında uygulanan tedavi ile göz kapağı iltihabı çoğu zaman tamamen kontrol altına alınabilir. Bununla birlikte blefarit, birçok hastada tekrarlayıcı ve kronik bir özellik gösterebilir.